Passover
Ben, kim miyim?
Önemsiz.
Cinsiyetimin, ismimin hiçbir anlamı yok.
Hepsi değişken ve hepsi bir yandan yok.
Aynı göz yaşı gibi.
Ama her şeyi kare bir odaya sığdırabilirim, bütün bu oda bana binlerce anlamı aynı anda ifade ediyor, sağda pompalı tüfekle beraber olduğumu, solda annemin benimle oynadığını ve önümde erkek arkadaşım ile öpüştüğünü hatırlıyorum...
Ama bunların hiçbiri yaşanmadı, muhtemelen erkek arkadaşım doğar doğmaz nefessizlikten boğularak öldü, muhtemelen annemi hiçbir zaman göremedim çünkü o beni terk etti ve muhtemelen o pompalı tüfeği ağzıma dayayıp...
Ama belki sonuncusu dışında her iki olayda yaşanmışsa? Bilemiyorum, çünkü ben o ihtimallerde yaşamadım, hiçbir solucan deliği beni çağırmadı veya ben gitmedim...
O yüzden bunların hepsi ihtimal olarak kaldı ve bende onları kendimi avutmak için kullanıyorum, muhtemelen geçmişim yalandan oluşuyordur. Aynı okullarda domuzlar Körfezi çıkarmasının gerçekmiş gibi anlatılması gibidir belki, ya da bir timsahın geçmişinden dolayı ağlaması gibidir bütün bu geçmişim.
Belki gerçek gerçek bile değildir, belki gerçek sağcıların insanları kandırmak için uydurduğu bir şeydir çünkü eğer bir şey yoksa o zaman uydurursun, kendi ideolojin dahilinde neyin gerçek olup olmadığını söylersin ve eğer senin fikirlerini beğenmezlerse sana "hayalperest" gibi ithamlarda bulunurlar, klasik bir sağcı paradoksudur bu.
Her şey bazen bana lanet gibi çöküyor, hafızamın sığlığı beni iki adım geriye götürüyor ve içimdeki kendime karşı nefretim beni yiyip bitiriyor, sanki yapmak istediğim şeyleri yapamamış gibi hissediyorum, o yüzden doğal olarak kendimden nefret ediyorum. Belki gitmeden önce yanıma Britney Spears'in cdisini almalıydım... Ama çok geç, kendimle baş başayım, ve yapabildiğim tek şey keskin nişancı tüfeği ile haziran da cennete girmeye çalışanları vurmak. Keyif alıyor muydum? Hayır, ama beni öldürecek seviyeye getiren sıkılmaktan daha iyidir...
Yorumlar
Yorum Gönder