Saçma sapan, Nasıl açıklayacağımı bilmediğim, Kısa hikayeler. Bölüm 1: bütün bir yol nereye gidiyor? - Vault Boy
Yazar: Vault boy
Çöl... sabah sıcak, akşam soğuk. garip, bu yol hiçbir yöne doğru gitmiyor, hiçbir şey sona varmıyor sanki bir paradoksun içinde sıkışıp kalmışım gibi...
Yanımda sadece bir av tüfeği var, güvenliği açık. Arabam ile açıklanamaz bir yolculuğa çıktım, Arkama bakıp duruyorum çünkü polis gelirse büyük ihtimalle beni yakalar ve ben bu durumdan korkuyorum, baya aç hissediyorum illa ki bir yer bulurum diye yola devam ediyorum ama hiçbir şekilde bu sıçtığımın yolunda bir dinlenme tesisi Bile karşıma çıkmıyor.
Sürmeye devam ediyorum, çöl hala aynı, hiçbir yol kat edememişim gibi geliyor bana, her zaman olduğum yere geri gelip duruyormuşum gibi hissediyorum, kafayı yemek üzereyim... Derken bir polis arabasının farlarını ve seslerini duydum, sağ çekmemi istiyordu. Korkudan ağlayacaktım.
Sağa çektim, Sonrada freni çektim. Polis de arabasını park etti, ve yavaşça arabasından indi bana doğru yaklaşıyordu, bende hemen av tüfeğini koltuğun altına sakladım ve tekrardan aynı şekilde sürücü koltuğunda oturmaya devam ettim, sonrada polis geldi ve camı tıklattı. Yavaşça camı açtım...
"İyi akşamlar bayım."
"İ-iyi akşamlar memur bey."
"hız sınırını aşıyorsunuz bayım, ehliyetinizi görebilir miyim?"
İşte o zaman kafayı yemeye başladım ve yavaşça içimden...
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN
LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN LÜTFEN
Gerginlikten çıldıracaktım, yavaşça cebimden ehliyetimi çıkardım ve polise uzattım.
Polis kimliğime baktı ve birden "hm, bana çok tanıdık geldin..." Dedi, işte o an en fena şekilde korkmuştum sonrada devamını getirdi "Ama pek çıkaramadım. Beklemeye devam et." Dedi ve yanımdan ayrıldı.
arabasına doğru giderken koltuğun altından tüfeğimi çıkardım ve güvenliğini kapattım. Sonra yavaşça arabadan çıktım, adam telsizden konuşuyordu bende ona yaklaşıyordum, şuan onunla birkaç metre mesafemiz vardı... yavaşça silahı ona doğrulttum, işte tam o sırada arkasına döndü ve beni bir tüfekle görünce şoka uğradı, birden silahını çıkaracakken onu kalbinden vurdum tam olarak iki kurşunla polisin kalbini patlattım, sonrada ona yaklaşıp bu kez kafasına nişan aldım ve yine tetiği çektim, kafası patladı ve arabası kana bulandı, telsizden sesler geliyordu "Alex? Alex cevap ver, durumunu bildir." Denildiğini duyabiliyordum, sonrada elimi polis arabasının içine sokarak telsizin bağlantısını kestim.
Yavaşça arabaya doğru tüfekle beraber geri döndm, tekrardan arabaya bindim. Kapıyı kapattım ve arabayı çalıştırdım, baya yorgun hissediyordum, ama bunu umursamayarak gaza basıp en hızlı şekilde yolun sonuna doğru ulaşmaya çalışıyordum.
Sür sür sür sür sür sür sür sür.
Akşam olduğu için pek bir şey görünmüyordu, motorun sesi fazlaydı ve iyice gözümü açık tutmakta odağımı yolda tutmak konusunda daha da zorlanıyordum ve gözümü kapattığım kısa bir süre içinde her şey en kötü şekilde sonuçlandı.
Gözümü kapattığım kısa süre içerisinde direksiyona olan hakimiyetimi kaybettim ve araba sağa doğru sert bir şekilde takla attı ve sertçe yere indi, araba en kötü şekilde zarar almasına rağmen tüfekle beraber sağ çıkabildim.
sürünerek anca tüfekle beraber arabanın içinden çıktım ve ayağa kalktım, biraz topallayarak yola doğru yürümeye başladım ve öyle devam ettim, yol hala böyle de bitmiyordu, polis gelecek mi korkusundan önüme gelen herkesi vurabilecek bir paranoyaya sahiptim, karnım aşırı açtı... Sonrada, bir lambanın altından gelen ışıklarla ortada olduğunu belli eden ve kendini temizleyen bir çöl tavşanı gördüm, yavaşça tüfeği çıkardım... Sonrada onun kafasına doğru nişan aldım, tetiği çektim ve onu kafasından vurarak anında öldürdüm, sonrada çöl tavşanının cesedine doğru gittim ve eğildim, tüfeği bir kenara koydum, Sonra onun nabzı atıyor mu diye kontrol ettim, nabzı atmıyordu...
Sonrada tavşanın cesedini elime aldım çiğ bir şekilde yemeye başladım, etini dişlerim arasında sert bir şekilde çiğniyordum, onun etini kemiğinden dişimle sert bir şekilde ayırıyordum, kalbini çiğneyerek parçalıyordum ve bağırsaklarını da aynı şekilde dişlerimle parçalayıp yedim.
tavşanın cesedi bir kafa bir kemik kalınca yere attım, ağzım tüy ve kanla dolmuştu. Yavaşça tüfeği aldım ve ayağa kalktım, bir süre daha yürümeye devam ettim... Ve durdum, önümde bir dinlenme tesisi vardı, yavaşça tüfekle beraber içeri girdim. Kasiyer kadın bir dergiyi okumaya dalmışken bir an bana baktı, ve o an şok geçirmiş kadar oldu.
"M-merhaba, N-nasıl yardımcı olabilirim?"
"Tuvalet nerde?"
"S-sola doğru gidin bulursunuz."
Yavaş adımlarla beraber tuvalete doğru tüfekle gittim, tuvalete geldiğimde elimi ve yüzümü yıkamaya başladım, sonra bir ses duydum. Yüksek bir ses sanki elektirikli testere ve bir çekiçin çiviye vuruşu gibi bir sesti. Hemen tuvaletten çıktım ve etrafa baktım, kasiyer kadın yoktu. Sonrada bağırmaya başladım "Merhaba kimse var mı?!" Diyerek bir kişi arıyordum ama hiç kimse ortalıkta yoktu herkes kaybolmuş gibiydi derken, birden bütün dinlenme tesisi kaynağını anlayamadığım bir ışık ile aydınlanmıştı... Belli ki bir şeyler olacaktı, ama ne olacaktı? Bu ışığın kaynağı neydi Veya neden böyleydi gibi soruların cevabını asla öğrenemeyecektim... Ve muhtemelen öleceğim...
Son.
(Eğer bu antolojik seriye hikaye yazmak istiyorsanız twitterımdan ulaşın @filmbatisi)
Yorumlar
Yorum Gönder